Am anfangzeit des Islam war
es verboten da, zur zeit noch unwissenheit und falsche ansichten herrschte, was
aber später aufgehoben wurde als der Islam vollständiger war.
Sulayman ibn Burayda's
(radiyallahu anh) Vater zufolge sagte der Prophet (sallallahu alayhi wa sallam):"Aus einigen gründen her hatte
ich euch das besuchen von Gräbern verboten. Nun ist es euch gestattet die Mutter von Muhammad (sallallahu alayhi wa sallam) zu besuchen. Besucht auch ihr die Gräber, denn sie
erinnern euch an das Jenseits."
[Nasâî, Janaiz: 100; İbn
Mâjah, Janaiz: 47]
Der Prophet (sallallahu alayhi wa
sallam) sagte zur zeit der Jahiliyya und als das falsche noch verbreitet war verbietete er das besuchen der Gräber. In dem Hadith wird
berichtet:
"Ich hatte
euch das besuch an Gräbern verboten, nun dürft ihr die Gräber wieder besuchen."
[Sahih
Muslim, Janâiz,106, Adâhi, 37; Abû Dâvud, Janâiz 77, Ashriba, 7; Tirmidhi, Janâiz, 7; Nasaî, Janâiz, 100; İbn Mâjah, Janâiz, 47; Imam Ahmad b. Hanbal, (1/147, 452), (3/38, 63, 237, 250), (5/35,
355, 357)]
Tirmîdhî: Zu
dem thema berichteten Abû Saîd, İbn Mas’ûd, Anas, Abû Hurayra und Ummu Salama’ überlieferten dies.
Tirmîdhî:
Burayda's Hadith ist Hasan, sahih. Nach den gelehrten ist dies erlaubt. İbn’ al-Mubarak, Imam al-Shâfii, Imam Ahmad und İshâk sind auch in dieser
ansicht.
Der Prophet Muhammad (sallallahu alayhi wa sallam) sah eine Frau am grab ihres kindes weinen und der Prophet (sallallahu Alayhi wa Sallam) sagte zu ihr: Das sie Sabr (Geduld) haben soll und hinderte sie nicht davon zurück.
[Sahih Buhârî, Janâiz 7, Ahkâm 2; Sahih Muslim, Janâiz 15]
Und von von andere seite aus besuchte, Aischa (radiyallahu anha) ihren bruder Abdurrahman ibn Abi Bakr wird berichtet.
[Sunan Tirmidhi, Janâiz 61]
Nach der bekannten
ansichten der Hanafitischen Rechtschule ist: Das solange sie nicht schreit, an den Haaren zieht und laut weint wird es als Jaiz (erlaubt) gesehen, aber verboten ist es nicht da die Hadithe nicht
dagegen sprechen und es erlauben.
[İbn Abidin, Raddu’l-Muhtâr, II, 242; Sunan Tirmidhi, Janâiz 60-61]
forsetzung folgt... in bearbeitung
Kabir ziyareti, biz Müslümanların çok önem verdiği bir uygulamadır. Kabristanları ziyaret eder, ibret alır ve Kur’an-ı Kerim okuyarak vefat eden yakınlarımızın ruhlarına hediye ederiz. Dinimizde Peygamberimizin hadislerine ve kendi fiili sünnetine dayanan bu uygulamayı bazı vehhabi ve sapık zihniyetli insanlar kabul etmezler. Dinde olan bir şeyi gizlemeye çalışırlar. İşte onların yüzlerine çarpacağımız deliller:
“… Aişe (Radtyallâhü anhâ)’dan; Şöyle demiştir:
Ben bir defa Onu —yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i evde— bulamadım da (aradım.) Baktım ki Bakî’ mezarlığın-dadır. Şöyle buyurdu:
= “Selâm sizlere ey mü’mîn bir kavmin kabristan (halk)ı! Siz bizim için faratlarsınız (23) ve biz muhakkak size iltihak edicileriz. Allah’ım! Bizi onların sevabından mahrum etme. Ve bizi
onlardan sonra hak yoldan saptırma.”
Farat: Yola çıkacak bir kavmin varacağı yerde gerekli hazırlığı yapmak üzere oraya gidecek öncülere denilir.
… Büreyde (Radıyallâhü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sahâbilerine, kabristana çıkacakları zaman (ne söyleyeceklerini) öğretirdi. (Onlardan mezarlığa
gideni) şöyle derdi:
“Selâm sizlere ey bu diyarın mü’min ve müslüman halkı! Biz de inşâallah sizlere iltihak edicileriz. Allah’tan kendimize ve sizlere afiyet dileriz.”
… Ebû Hüreyre’den demiştir ki:
Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ziyaret için) annesinin mezarına geldi de ağladı ve etrafındakileri de ağlattı. Sonra (şöyle) buyurdu:
“Onun için af dilemek üzere yüce Rabbimden izin istedim de bana izin vermedi. Bunun üzerine kabrini ziyaret etmem için izin
istedim. (Bu sefer) bana izin verdi. Kabirleri (siz de) ziyaret ediniz. Çünkü bu (ziyaret) ölümü hatırlatır.”
(Müslim, cenâiz 108; Ebû Dâvud, edeb 128; Nesaî, cenâiz 101; İbn Mâce, cenâiz 48; Ahmed b. Hanbel 11-441. Sünen-i Ebu Davud)
Süleyman b. Büreyde (Radıyallâhü anh)’nin babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Bazı sebeblerden dolayı size kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamış idim. Şimdi Muhammed’e annesinin kabrini ziyaret etme izni verildi siz de kabirleri ziyaret ediniz çünkü kabir ziyareti size ahireti hatırlatır.” (Nesâî, Cenaiz: 100; İbn Mâce, Cenaiz: 47)
Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, İbn Mes’ûd, Enes, Ebû Hüreyre ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Büreyde hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve kabir ziyaretinde bir sakınca görmezler. İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu
görüştedirler.
Hadis-i Şerifler bu konuda bizim yolumuzu aydınlatmıştır. Eğer biri de kalkıp: “Kur’an’da bu yok” derse ona da şu ayet ilahi bir cevap olur:
“…Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın). Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin). ALLAH’tan korkun; çünkü, (Peygamber’e muhalefet edenlere karşı) ALLAH’ın azâbı çetindir. ” (Sûre-i Haşr,7)
KABİR ZİYARETİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Genel olarak kabirleri ziyaret etmek erkekler için müstehab olup, kadınlar için caizdir. Salih kimselerin, anne, baba ve yakın akrabanın kabirlerini ziyaret etmek mendup sayılmıştır.
Kadınların kabirleri ziyaret etmesi, bağırıp çağırma, saçını başını yolma ve kabirlere aşırı saygı gibi bir fitne korkusu olmadığı zaman mümkün ve caizdir. Çünkü Hz. Peygamber, çocuğunun kabri
başında ağlamakta olan bir kadına sabır tavsiye etmiş, onu ziyaretten alıkoymamıştır (Buhârî, Cenâiz, 7, Ahkâm, ll; Müslim, Cenâiz, 15). Diğer yandan Hz. Âîşe’nin de
kardeşi Abdurrahman b. Ebi Bekr’in kabrini ziyaret ettiği nakledilir (Tirmizi, Cenâiz, 61).
Hz. Peygamber, henüz kader inancının kökleşmediği ve cahiliye alışkanlıklarının devam ettiği dönemde kabir ziyaretini bir ara yasaklamış, ancak bunu daha sonra serbest bırakmıştır.
Hadiste şöyle buyrulur:
“Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz”
(Müslim, Cenâiz, – 106, Edâhi, 37; Ebû Dâvud, Cenâiz 77, Eşribe, 7; Tirmizi, Cenâiz, 7;Nesaî, Cenâiz, 100; İbn Mâce, Cenâiz, 47; Ahmed b. Hanbel, I, 147, 452, III, 38, 63, 237, 250, V, 35, 355, 357).
Hz. Peygamber’in kabirleri çok ziyaret eden kadınlara lânet ettiğini bildiren hadisler (Tirmizi, Salât, 21; Cenâiz, 61; Nesaî, Cenâiz, 104; İbn Mâce, Cenâiz, 49), ziyaret yasağı olan döneme aittir. Tirmizi bunu açıkça ifade etmiştir (Tirmizi, Cenâiz, 60). Hz. Âîşe ve İbn Abdilberr bu görüştedir.
Hanefilerin sağlam görüşüne göre, saç baş yolma, ağlamayı tazeleme gibi aşırılıklar olmamak şartıyla kadının kabir ziyareti caiz görülmüştür. Çünkü hadislerde yer alan ruhsat, kadınları da kapsamına almaktadır (Tirmizi, Cenâiz 60, 61; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 242).
KABİR ZİYARETİNİN FAYDALARI
a) İnsana ölümü ve ahireti hatırlatır ve ahireti için ibret almayı sağlar (Müslim, Cenâiz, 108; Tirmizî, Cenâiz, 59; İbn Mâce, Cenâiz, 47-48; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 145).
b) İnsanı zühd ve takvaya yöneltir. Aşırı dünya hırsını ve haram işlemeyi engeller. Kişiyi iyilik yapmaya yöneltir (İbn Mâce, Cenâiz, 47).
c) Salih kişilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber’in kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık sağlar ve yüce duyguların oluşmasına yardım eder. Hz. Peygamber’in ve Allah’ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için yolculuğa çıkmak menduptur. Bir hadis-i şerifte; “Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur” buyurulmuştur. (Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu’l-Usûl, II, 190).
d) Ziyaret; insanın geçmişi, dinî kültürü ve tarihi ile bağlarının güçlenmesine yardımcı olur.
Ziyaretin Ölüye Faydası
a) Özellikle anne, baba diğer akraba ve dostların kabirleri, ruhları için Allah’a dua ve istiğfar etmek amacıyla ziyaret edilir. Ölüler adına yapılan hayır ve hasenâtın sevabının onlara ulaşacağı sahih hadis ve icmâ delili ile sabittir. Ölüler ziyaret edilirken, onların ruhları için Allah’a dua edilir, Kur’an okunur, yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır. Kabre ağaç dikmek sevabtır. Dikilen ağaç ve bitkinin ölünün ruhundan azabın hafifletilmesine sebep olacağına dair hadisler vardır. Hristiyanların yaptığı gibi kabre çelenk götürmek mekruhtur.
Dua ve istiğfarın ölülerin ruhları için faydalı olacağına şu ayet-i kerime de delâlet eder: “Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile bizden önce geçmiş olanları yarlığa. İman etmiş olanlar için kalbimizde bir kin bırakma” (el-Haşr, 59/10). Bu konuda varid olan pek çok hadis vardır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 509; VI, 252; İbn Mâce, Edeb,
b) Ölünün dirileri işitmesi. Kabir ziyareti sırasında konuşulanları kabirdeki kişinin duyduğu ve verilen selâmı aldığı hadislerle sabittir.
Abdullah b. Ömer (r.a)’den nakledildiğine göre Hazreti Peygamber Bedir gazvesinden sonra yerde yatan Kureyş büyüklerinin cesetlerine karşı: “Rabbinizin va’dettiği azabın doğru olduğunu anladınız mı?” diye seslenmişti. Hazreti Ömer’in: “Ey Allah’ın Resulu! Bu duygusuz cesetlere mi hitap ediyorsunuz?” demesi üzerine, Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Siz bunlardan daha fazla işitici değilsiniz. Fakat bunlar cevap veremezler” buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, II, 121). Bu konuda Hz. Aişe’den, ölülerin işitmesi yerine, Resulullah’ın; “Gerçeği ölünce şimdi daha iyi anlarlar. Nitekim Cenâb-ı Hak’da: “Habibim sen, sözünü ölülere duyuramazsın ” hadisi nakledilmiştir. Ancak çoğunluk İslâm bilginleri bu konuda Hz. Âîşe’ye muhalefet etmişler, başka rivayetlere uygun düştüğü için yukarıda zikrettiğimiz Abdullah b. Ömer’in hadisini esas almışlardır (bk. ez-Zebîdi, Tecrid-i Sarih Terc. Kâmil Miras, Ankara 1985, IV, 580).
Ziyaretin Âdabı
Ziyaretçi mezarlığa varınca yüzünü mezarlara döndürerek Peygamberimizin dediği gibi şöyle selâm verir: “Ey müminler ve müslümanlar diyarının ahalisi, sizlere selâm olsun. İnşaallah, biz de sizlere katılacağız. Allah’tan bize ve size âf yet dilerim” (Müslim, Cenâiz, 104; İbn Mâce, Cenâiz, 36).
Hazreti Âîşe’nin rivayetinde anlam aynı olduğu halde ifade biraz farklıdır. Tirmizi’nin İbn Abbâs’tan rivayetinde Resulullah bir defasında Medine mezarlığına uğradı ve onlardan tarafa dönerek şöyle dedi:
“Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! Allah bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan (geleceğiz)” (Tirmizi, Cenâiz, 58, 59). Kişi, tanıdığı bir kimseye kabrinin başından geçerken selâm verirse, ölü selâmını alır ve onu tanır. Tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçerken selam verirse, ölü, selâmını alır (Gazzâli, İhyau Ulûmi’d-din, IV, Ziyâretü’l-Kubur bahsi).
Kabir ziyareti sırasında mezarda namaz kılınmaz. Kabirler asla mescid edinilmez. Kabre karşı da namaz kılmak mekruhtur. Kabirlere mum dikmek ve yakmak caiz değildir (Müslim, Cenâiz, 98; Ebû Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Salât, 236).
Boş yere para harcandığı için, ya da kabirlere tazim için buralarda mum yakılmasını Hz. Peygamber yasaklamıştır. Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur (Müslim, Cenâiz, 33; Tirmizi, Cenâiz, 56).
Kabirde ziyaretle bağdaşmayan edep dışı ve boş söz söylemekten, kibirlenip çalım satarak yürümekten sakınmak ve mütevâzı bir durumda bulunmak gerekir (Nesâî, Cenaiz, 100; Tirmizî, Cenaiz, 46). Kabirlere, küçük ve büyük abdest bozmaktan sakınmak gerekir. (Nesaî, Cenâiz, 100; ibn Mâce, Cenâiz, 46). Kabristanın yaş ot ve ağaçlarını kesmek mekruhtur. Çaput bağlamak, mum yakmak caiz değildir. Ölülerden bir şey istenmez çünkü diri de olsa, ölü de ola kimse yaratmaya kadir değildir. Ancak salih kimseleri vesile ederek Allah’tan istemek caizdir. Kabirler Kâbe tavaf edilir gibi dolaşılıp tavaf edilmez.
Hanefi ve Malikilere göre kabir ziyaretini cuma ve bunun iki yanındaki perşembe ve cumartesi günleri yapmak daha faziletlidir. Şafiîler, perşembe gününün ikindi vaktinden başlamak üzere cumartesi sabahına kadar ziyaretin daha uygun olacağını söylemişlerdir. Hanbeliler, ziyaret için belli bir gün tahsis etmenin doğru olmadığını belirtmişlerdir. Sonuç olarak cuma günü ziyaret daha faziletli ise de diğer günlerde ziyaret de mümkün ve caizdir